Wikipedia

Arama sonuçları

17 Aralık 2013 Salı

AÇLIK

Daha güçlü bi dürtü yoktur ki, kontrol edilemediğinde insanı "rezil" etsin! 
İnsan yaş aldıkça "ata" sözlerinin değerini daha bi iyi anlıyor, en azından ben öyleyim. Yılların süzülmüşlüğünden gelen sözcük öbekleri ne de güzel anlatır, yaşadıklarımızı, hissettiklerimizi. Ama ders çıkarmak için yüzyıllardır milyonlarca insanın yaşadıkları yetmez de, illa kendimiz de düşeriz bile bile "çukur"lara.
Gen teorisi bile açıklamakta yetersiz kalır bile bile ladeslerimizi. Kendimizinki de kesilmeden acısını duymayız diğer kesiklerin.
Herkesin kendi "ölçü"sü belirler kesiklerinin "derin"liğini. Ruhumuzda açtığımız yaraların derinliğiyle oluşur daha sonramız. Keseriz, kesmelerine izin veririz, kanatırız ısrarla ruhumuzu. Bedenimizdeki yaralara benzemez ruh kesikleri, çok acıtır. Sadece yağmur öncesi değil, sürekli sızlar.
Bi gitme hali gelir çöker üstünüze, nereye kaçacağınızı bilemezsiniz. Yaşarken açık ve belirgin olan herşey, bi bilinmeze sürükler geleceğinizi.
Neden, diye sorarsınız, neden "ben", neden "şimdi", neden "yine" ?
Nedeni çok açıktır oysa, izin vermişsinizdir bi başka "aç"ın hücre çeperlerinizden içeri sızmasına.
Hiç değilse de, çok hesaplamadan önüne sermişsinizdir, geçmişinizi, bugününüzü, dünyanızı.
Hani yaşadığınız "an"ın güzelliğiydi ya asıl önemli olan, içiniz nasıl da rahattı soyunup dökünürken önünde bi acımasızın.
Ruhunuz çıplakken bile yangınlar içindeydiniz.
Oysa ki açlık ölçüsü belirliyordu tüm doyumsuzlukları. Yerinde ve zamanında doyurulamamış bedenlerin ve ruhların açlığıyla başedemiyordu en zeki zihinler bile.
Siz söyleyip sadece siz işitiyordunuz ağzınızdan dökülenleri.
Ve artık, kaçan balığın büyüklüğünden dem vurmak bile masalsı geliyordu.
Geldiğimiz bu yerde, aslında onca yola rağmen hiçbiyere varamamışlığın acısı dizlerimizde.
Ve işin kötüsü, hala açız, bi türlü doyuramadığımız içgüdülerimizle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder